11 Mayıs 2014 Pazar

COĞRAFYA SÖZLÜĞÜ

500 KELİMELİK COĞRAFYA SÖZLÜĞÜ

-A-

ADA:  Etrafı denizle çevrilmiş kara parçası.
AĞIZ: Magma, volkanik gazlar yada buharın yüzeye çıktığı yeryüzündeki açıklık.
AKARSU AĞI: Bir ırmak ve kollarıyla bunlara karışan çok sayıdaki derelerin birleşmesinden doğan su yollarıdır.
ALÜVYAL: Akarsuların aşındırarak taşıyıp biriktirdiği çakıl kum vb. topraktan oluşan maddelerdir.
AĞIL: Davarların barındırıldığı, üstü açık, yer.
AĞIRKÜRE: Yerin derinliklerindeki ağır bölüme verilen ad.
AKARSU: Belirli bir yatak içinde sürekli veya en az bir mevsim boyunca akan su kütlesi.
AÇIK HAVZA: Suyunu denize boşaltabilen akarsular.
AKARSU HAVZASI: Bir akarsuyun sularını topladığı bölge.
ARKEOLOJİ: Kazı bilimi.        
ANTROPOJİ: Irk bilimi.
AKDENİZ İKLİMİ: Yazları sıcak kışları ılık geçen iklim çeşidi.
ART BÖLGE: Bir limanın veya pazarın etki alanındaki yer.
AYSBERG: Geniş ve büyük buz kütlelerine verilen isim.
ATOLLER: Okyonus ortasında yer alan, halka,çember veya elipse benzer şekiller.
APOGEE: Ayın Dünyaya en uzak noktası.
ANOMOMETRE: : Bir bölgede esen rüzgarın hızını ölçen alet.
ALÇAK BASINÇ:Yüzeyde basıncın civar bölgelerden düşük olan bölge.
ANTESEDANT: yarma vadi.
ANTİSİKLON: Çevredeki basınca göre daha yüksek basınca sahip bölge.
AŞINMA: Kara yüzeyinin, yağmur, akarsu ve buz etkisiyle yavaşça yok olması.
AŞINIM YÜZEYİ: Belli jeolojik devirlerde, belli seviyeye göre arazinin aşınması ile oluşan düz alanlar.
AKARSU REJİMİ: Akarsu yatağından su miktarının bir yıl içinde gösterdiği değişim.
ARTEZYEN: : İki geçirimsiz tabaka arasına sıkışarak birikmiş yeraltı suları.
ALACAKARANLIK:puslu, nemli havlarda gün doğarken, gün batarken görünen ışık.
ATLAS: Küçük ölçekli haritalar olup geniş bir yelpazeye hitap eden haritalar
ALİZE: Kıvrımlı dağın yükselen kısmı.
ANIZ: Ekin biçildikten sonra tarlada kalan kısmı.
ALBEDO: Güneş ışınları enerjisini yansıtma, aldığı enerjiyi geri verme payı.
AFEL: Dünya’nın yörüngesinde Güneşe en yakın olduğu konumu.
ALPİN ÇAYIR: Yüksek dağlar üzerinde sürekli yeşil kalan bitki topluluğu.
ANDOREİK: Sularını deniz veya okyonusa ulaştıramayan içe akışlı sular.
ANÖKÜMEN: Karalar  üzerinde insanın bulunmadığı ve yerleşmediği bölgeler.
ABSORBE: Havada bulunan nemin bitkiler tarafından emilmesi.
ALİZE: 30° enlemlerinden Ekvatora doğru esen sürekli rüzgarlar.
ANTROPOJEN BOZKIR:İnsan tarafından orman örtüsünün tahrip edilmesi sonucu oluşan bozkır.
ARKTİRİK: Kuzey kutup bölgesi.
ADYABATİK: Kendi kendine, sıcaklık alışverişi olmadan.
ALTOKÜMÜLÜS: Orta seviye bulutları.
AKİFER: İçinde yeraltı suları bulunduran tabaka ve kayaçlar.
ASİMETRİK VADİ: Bir karasu vadisinin, enine profiline bakıldığında, bir yamacın diğer yamaçtan farklılık göstermesi
ASILI VADİLER: Ana buzul vadisinin üst yamaçlarına açılan vadilere denir.
ALTOSTRATÜSLER: Orta seviye bulutlarına verilen isimdir.
ABRAZYON: Deniz dalgalarının meydana getirdigii aşındırma.
AÇIK YÖRÜNGE: Cismin hareketi bir parabol veya hiperbol üzerindedir. Bu yörüngelere verilen isim.
AÇISAL İVME: Birim zamandaki açısal hız değişimi.
AEROLOJİ: Hava araştırmalar bilimi.
AFEL: Dünya’nın yörüngesinde Güneşe en yakın olduğu konumu.
AFLÖRMAN: Bir hizaya getirme.
AĞAÇ: Odunlaşmış bir gövdesi, yaprak ya da yapraklı dallardan oluşan bir bitkidir.
ATMOSFER: Dünyayı çepeçevre kuşatan gaz kütlesi.

-B-

BAZALT: Lavın soğuması sonucunda oluşan koyu renkli volkanik kayaç türü.
BARAJ GÖLÜ: Akarsu üzerinde kurulan barajların, gerisinde sular birikmesi ile oluşan göl.
BAĞCILIK: Bağ yetiştirme, bundan kazanç sağlama işi.
BAHRI İKLİM: Deniz iklimi.
BAKI: Bir dağ yamacının güneş ışınlarını alma durumuna göre konumu.
BOYUNA KIYI TİPİ: Dağların kıyıya paralel uzandığı kıyı tipi.
BUZUL GÖLLERİ: Buzullaşma döneminde buzulların aşındırmasıyla oluşan çanaklardaki göller.
BİRİKİNTİ KONİSİ: Dağ yamaçlarından düzlüğe inen akarsular, taşıdıkları materyalleri eğimin azaldığı yerlerde yarım koni şeklinde biriken alüvyonlar.
BOĞAZ VADİ: Yüksek dağ sıralarını enine yarıp geçen akarsuların oluşturduğu vadi.
BALIKÇILIK: Balık tutmak yoluyla geçinen insanların yaptığı iş.
BARAJ GÖLÜ: Akarsu üzerinde kurulan barajların, gerisinde sular birikmesi ile oluşan göl.
BAROMETRE: Atmosfer basıncını ölçen aygıt.
BASINÇ: Belirli bir yüzey birimi üzerine olan dikine baskı.
BAŞLANGIÇ MERİDYENİ: Boylamların sayılmasında başlangıç olarak seçilen, yeryüzünün istenilen bir yerinden geçen meridyen.
BOZKIR: Kurak, ya da kurakça bölgelerde sert çayırlarla otların, bunlar arasına serpilmiş çalılarla dikenlerinin bulunduğu bir bitki örtüsü.
BARKAN: Hilal biçimindeki kum birikintisi.
BOĞAZ: Dar, dik yamaçlı vadi veya iki denizi birbirine bağlayan su yolu.
BOYUN: İki zirve arasında, dağın en alçak kesimi.
BATIK KIYI: Deniz sular, altında kalmış dibe dalmış kıyı.
BENT: Akarsu boylarında suyu biriktirmek maksadı ile yapılan suni bölet.
BİTKİ ÖRTÜSÜ: Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü.
BOYLAM: Bir yerden geçen meridyen  ile başlangıç meridyeni  arasındaki açı, o yerin coğrafi boylamı.
BULVAR:Ortasında ya da kenarlarında ağaç ve çimen kaplı bir şerit bulunan geniş cadde.
BUZUL:Bir yamaçtan aşağı yavaşça hareket eden kalın buz tabakası.
BİOMAS ENERJİ:Bitkisel ve hayvansal ürünlerden elde edilen enerji.
BİYOCOĞRAFYA:Canlılar coğrafyası.
BUHARLAŞMA: Sıvıların ve bazı katı maddelerin gaz haline geçmesİne verilen isim.
BEYİN GÖÇÜ:Yetişmiş nitelikli ve eğitimli nüfusun daha iyi çalışma ve yaşama koşulları nedeniyle dışarıya göç etmesi.
BAZALT:Volkanik kaya kütlelerinden biri.

-C-

COĞRAFYA: Bütün çeşitlilikleriyle yeryüzüne bağlı olayları tanıtan, bunları açıklayan bilim dalı.
CEPHE:Farklı karekterdeki hava kütlelerinin karşılaştığı alan.
CEPHE YAĞIŞLARI: Farklı özellikteki hava kütlelerinin karşılaştığı yerlerde oluşan yağış şekli.
CEZİR:Gelgit sırasında deniz çekilmesi.
CANLILAR COĞRAFYASI: Canlıların yeryüzü olaylarıyle ilgilerini inceliyen bilim.
ÇUKUROVA: Buzullaşma döneminde buzulların aşındırmasıyla oluşan çanaklardaki göller.
CEVHER: Mineral türlerinin ekonomik değer taşıyanları.
CİSİM: Maddenin şekil almış hali.
COĞRAFİ KONUM: Bir yerin enlem ve boylamlara göre yeryüzündeki konumu.

-Ç-

ÇERNEZYOM:Kara toprak.
ÇELTİK:Pirinç yetiştirilen sulak tarla.
ÇAY: Irmaktan küçük dereden büyük olan akarsu.
ÇAĞLAYAN: Akarsuyun çok yüksek olmayan bir yerden dökülerek aktığı yer.
ÇAKIL: Akarsular boyunda, deniz, göl kıyılarındaki yuvarlak taş parçaları.
ÇAMUR: Su ile karıştıktan sonra içine batılır, bulaşır bir durum almış bulunan toprak.
ÇANAK: Çevresine göre bir çukurluk gösteren yer.
ÇENTİK: Yüksek, dik  kıyılarda, yarların hemen dibindeki küçük dalga oyuğu.
ÇENTİK VADİ: Akarsuların derine aşındırmasıyla oluşan V şekilli, tabansız, genç vadilere çentik vadi ya da kertik denir.
ÇÖL İKLİMİ: Yıllık yağış tutarı 250 mm den az, yağış zamanı belirsiz sıcaklık oynamaları çok büyük olan iklim.
 ÇIĞ: Yüksek dağların dik yamaçlarının bir yerinden koparak yuvarlanmaya başlayan, yuvarlandıkça da büyüyen kar yığını.
ÇİY: Açık gecelerde havanın nemliliğinin, üstü açık eşya. çayır, çimen gibi bitkiler   ince ince su tanecikleri biçiminde yoğunlaşmış bir yağış şekli.
ÇİMLENME: Bitki topluluklarının  ıslak yerde uç verip güvermesi filizlenmesi olayı.
ÇİZGİSEL HIZ: Düzgün dairesel hareket yapan cismin birim zamanda katettiği yay uzunluğu.
ÇÖKÜNTÜ: Yerkabuğunun bir bölümünün, bulunduğu yerden daha aşağıya doğru alçalması.
ÇÖKÜNTÜ DEPREMLER: Yeraltındaki büyük oyukların, mağaraların tavanlarının çökmesi sırasında beliren yer sarsıntıları.
ÇÖL: Bitki örtüsünün hiç bulunmadığı, ya da çok seyrek cılız olduğu çok kurak yerler.

-D-

DAĞ: Çevresine göre bir kabartı durumunda bulunan inişli çıkışlı bir yer biçimi.
 DAĞ ÇAYIRI: Dağ zirvesinde orman üst sınırından sonra görülen ot toplulukları.
DAĞ ETEĞİ: Ana çizgileriyle, dağ yamacının sona erdiği yer ile önündeki çukur,alçak,düz yer arasındaki sınır.
DAĞ İÇİ OVASI: Dağ içlerinde eğimin azaldığı yerlerde, akarsuyun taşıdığı malzemeleri biriktirmesi sonucu oluşan düzlükler.
DİKİT: Mağaralar içinde damlataşların tabandan yukarı doğru büyüyen sütunları.
DÜDEN: Kalkerli arazide erime ile oluşan daire biçimli kapalı çukurluklar.
DORUK: Dağların en yüksek zirvesi.
DOLİN: Karstik bölgelerde oluşmuş çanaklara verilen isim. Kalker platolar üzerinde görülen, oval şekilli erime çukurlukları.
DEV KAZANI: Şelalenin döküldüğü yerde oluşmuş derin kuyu.
DRENAJ: Suyun akıtılması, kurutulması.
DALGAKIRAN: Limanları dalgalardan koruyan uzun setler.
DEBİ: Akarsuyun taşıdığı su miktarı.
DELTA: Akarsuların denize ulaştığı yerde denizi doldurarak oluşturduğu üçgen görünümlü ova.
DEPREM: Yerkabuğunda meydana gelen titreşim hareketleri.
DERE: Akarsuların küçüğü.
DERECE: Açı ölçümü için kullanılan ve bir tam dönüşün 360 olarak kabul edildiği birim.
DERİNLİK: Çukur bir yerin derin olma durumu, derin olma derecesi.
DIŞ PÜSKÜRÜK TAŞLAR: Yerin üstünde, ya da buraya çok yakın yerler de ve basınçsız olarak çabucak katılaşmış püskürtme taşları.
DALYAN: Deniz kıyılarında balık üretmek için yapılmış yerleşmeler.
DENİZ FENERİ: Geceleri gemilerin yollarını bulmaları, tehlikelerden sakınmaları için ışık saçarak gemilere yol gösteren ışık kulesi.
DELTA OVASI: Akarsuların taşıdıkları malzemeleri, deniz içerisinde biriktirmesi sonucu üçgene benzeyen düzlükler.
DOLİN: Kireçtaşından oluşan sahalarda erime suretiyle oluşmuş, huni ve tava şeklinde birkaç metre derinlikte, birkaç metre veya birkaç 10 metre boyundaki çukur sahalar.
DENİZ: Yeryüzünün birbirine bağlı sular örtüsü.
DENİZ AŞINDIRMASI: Denizde beliren türlü güçlerin, kıyıları aşındırması.
DENİZ DEPREMİ:  Denizin dibinden daha aşağılarda bulunan bir çeşit yer sarsıntısı.
DENİZ GERİLEMESİ: Denizin karadan çekilmesi, gerilemesi olayı.
DENİZ MELTEMİ: Gündüzleri denizden karaya doğru esen yel.
DAMLATAŞ: İnler, mağaralar içinde görülen ve damlalardan doğmuş bulunan taşlar.
DEĞİRMEN Tahıldan un çıkarma atölyesi.
DEMOĞRAFİ:Nüfus bilimi.
DOLU:Yağmur gibi gökyüzünden düşen küçük buz topları.
DOLUNAY: Ayın dünyadan görülen yüzünün tümüyle aydınlık olması.
DALGA: Su yüzünün dönemli olarak biçim değiştirmesi.
DALGA YÜKSEKLİĞİ: Dalga sırtı ile dalga çukuru arasındaki yükseklik farkı.
 DALGA SIRTI: Dalgalı bir deniz yüzeyinde suların yükselen kısmı.
DALGAKIRAN: Limandaki gemilerin dalgalardan korunması için denizde yapılmış kalın, uzun duvarlar biçiminde set.
DAİRESEL HAREKET: Bir cismin bir eksen etrafında izlediği çembersel yörüngesi hareket.

-E-

EĞİM: İki nokta arasındaki yatay mesafenin, yükselti farkına oranı.
EPİROJENEZ: Kıta hareketleri.
EREZYON:Toprağın kemirilmesi, taşınması.
ENDEMİK BİTKİ:Jeolojik dönemlerde geniş alanlara yayılan ve fakat iklim değişmeleri, kıta kütlesinin parçalanması sonucu yayılma alanı daralarak belli yerlere çekilen ve bu sahada bulunan bitki.
EHLİ HAYVAN: Evcil hayvan.
EKİNOKS: Dünya üzerinde gece ve gündüz süresinin birbirine eşit olduğu tarihler (21 Mart - 23 Eylül).
EKLİPTİK DÜZLEMİ: Güneş’in etrafında dönen Yerin elips şeklinde çizdiği yörüngeden geçtiği kabul edilen yatay düzlem.
EKOLOJİ: Canlı ve ortam arasındaki ilişkileri inceleyen bilim.
EKONOMİ: Bir tek kimsenin, ya da bir toplumun geçimini, tutumunu, yaşamasını sağlama bakımından yapılan işlerin bütünü.
EKOCOĞRAFYA:Ekolojiye coğrafi yöntemle yaklaşım,
EKOSİSTEM:Belli bir alanda yaşayan ve birbiriyle etkileşim içinde olan canlı topluluğu.
EKSEN:Dünya’ nın yada başka bir gök cisminin merkezinden geçen ve bir ucundan öbürüne uzanan hayali çizgi.
EKÜMEN:Yerleşilmiş alanlar.
EKSPEDİSİYON: Arama gezisi.
ENDÜSTRİ: İşlenmemiş, ya da yarı işlenmiş maddelerin, fabrikalarda, yapımevlerinde işlenmiş duruma getirilmesi.
EPİROJENEZ: Kara oluşumu hareketlerinin genel adı. Karaların toptan alçalması ya da yükselmesi olayı.
ERG:Afrika’da kumlardan oluşan çöllere verilen isim.
EREZYON:Toprağın kemirilmesi, taşınması.
ESTUAR:Gelgitin görüldüğü kıyılarda su basmasına uğrayan akarsu ağzı.
ENGEBELİ ARAZİ: Dağlık yer,inişli çıkışlı arazi.
ENİNE KIYI: Kıyı boyundaki dağları dar bir açı ile kesen kıyı çizgisi.
ENLEM: Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç paraleli olan Ekvator'a uzaklığının açısal değeri.
ERİME: Bir katının katı halden sıvı hale dönüşmesi.
EROZYON: Toprak örtüsünün, akarsuların, rüzgarların ve buzulların etkisiyle süpürülmesi.
EŞSICAKLIK EĞRİSİ: Eşit sıcaklıktaki yerleri birleştiren eğri.
EV: İçinde bir aile ocağı kurulabilen yer.
ETEKDÜZÜ: Dağ eteği düzlüğü.
ETEK DÖKÜNTÜSÜ: Dağ eteklerindeki taş kırıntıları yığıntısı.

-F-

FALEZ: Kıyı uçurumu.
FİZİKSEL ÇÖZÜLME: Taşların fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılması.
FAUNA: Belirli bir yaşama alanında bulunan hayvan türlerinin tümü.
FAY: Dünya'mızı saran kabuk tabakasının kırılarak yatay ve düşey yönde kırıldığı hat.
FÖN RÜZGARI: Bir dağ yamacını aşarak diğer yamaçtan aşağı doğru esen bitkilere kurutucu etki yapan rüzgar.
FELAKET: İnsanların başına gelebilecek en kötü şey.
FEYMÜN OVASI: Taşkın ovası.
FİDAN: Bitkilerin yeni yetişmeye başlamış olanı.
FİTOCOĞRAFYA: Bitki coğrafyası.
FOSFAT: Fosforik asit tuzu.
FERİBOT: Arabalar veya vagonlar ile içindeki yolcuları bir yakadan ötekine geçiren gemi.
FLORA: Bitki topluluğu.
FOSİL: Kayalar ve toprak içinde bulunan eski canlı kalıntıları.
FRİGOFRİK: Soğutma özelliği olan, soğutucu.
FİYORD: Buzul aşındırması sonucu oluşan vadilerin deniz suları altında kalmasıyla oluşan girintili çıkıntılı kıyı.

-G-

GÖL: Kara içlerindeki çukurlukları dolduran durgun sular.
GEL - GİT: Ay’ın çekimi nedeniyle deniz sularının kabarıp çekilmesi.
GAP:Güney Doğu Anadolu Bölgesi ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmesini amaçlayan projeler.
 GARİG: Akdeniz bölgesinde makilerin tahrip edilmesi ile ortaya çıkmış kısa boylu çalı topluluğu.
GAYZER: Fışkıran sıcak su kaynağı.
GECEKONDU: İzinsiz yapılan ve altyapı ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmayan dar gelirli ailelerin yaşadığı barınak.
GEÇİT: İki alçak alanı birbirinden ayıran sıradağlar üzerinde ulaşımın en kolay yapıldığı vadi ya da boyunlar.
GENLEŞME: Sıcaklığı artan bir maddenin boyutlarının değişmesi.
GEOİT: Ekvator’dan şişkin kutuplardan basık olan Dünyanın kendine has şekli.
GLASYE: Buzul.
GMT: Greenwich orta saati.
GRABEN: Çöküntü hendeği.
GRUP VAKTİ:Güneşin batış anında ortaya çıkan kızıllık.
GİDEĞEN: Bir gölün sularını dışarıya boşaltan akarsu.
GÖL AYAĞI: Gölden beslenen akarsu.
GÜBRE: Tarım alanlarında verimi artırmak maksadıyla toprağa karıştırılan kimyasal maddeler.
GÜN DÖNÜMÜ: Gece ve gündüzün, en kısa ve en uzun yaşandığı tarihler (21 Haziran - 21 Ar alık).
GÜNEŞ: Samanyolu galaksisi içerisinde yer alan yaklaşık, 200 milyar yıldızdan biri.
 GÜNEŞ TUTULMASI: Dünya ile Güneş arasına ayın girmesiyle Ay gölgesinin Dünya yüzeyine düşmesi olayı.
GÜNÖTE: Dünya'nın, Güneş'ten en çok uzaklaştığı, yörüngede en yavaş döndüğü gün.( 4 Temmuz)

-H-

HABİBAT: Canlıların doğal yaşama alanları.
HACİM: Maddenin uzayda işgal ettiği yer.
HAFRİYAT: Kazı.
HAMSİN: Mısır'dan Akdeniz'in doğusuna doğru esen sıcak ve kuru rüzgar.
HEYELAN: Özellikle eğimli yamaçlar boyunca gevşek bir kütlenin veya killi bir tabaka üzerinde bulunan bir kütlenin topyekün kayması.
HAFTA: 7 gün süren zaman bölümü.
HAM MADDE: Herhangi bir malın yapımı için gerekli olan işlenmemiş temel madde.
HAREKET: Bir cismin herhangi bir referans noktasına göre zamanla yer değiştirmesi olayı.
HARİTA: Dünya'nın bütününün ya da bir bölümünün kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmış şekli.
HAMADA: Afrika’da taşlardan oluşan çöllere verilen isim.
HARA: Hayvan soylarının iyileştirilmesi için kurulmuş çiftlik.
HASAT: Tarım ürünlerinin toplanması yada biçilmesi.
HEKTAR:10.000 m² ‘ye eşit alan ölçüsü.
HARİTA ÖLÇEĞİ: Harita üzerinde belli iki nokta arasındaki uzunluğun, yeryüzündeki aynı noktalar arasındaki uzunluğa oranı.
HAVZA: Bir akarsuyun bütün kolları ile birlikte beslendiği alan.
HEYELAN: Toprağın, taşların ve tabakaların bulundukları yerlerden aşağılara doğru kayması ya da düşmesine toprak kayması.
HEYELAN SET GÖLÜ: Akarsu vadisinin önünün, toprak kayması sonucunda toprak kütlesi tarafından kapatılmasıyla oluşan göllerdir.
HİDROELEKTRİK SANTRAL: Baraj göllerinden yararlanılarak elektrik enerjisi elde edilen santraller
HİDROSFER: Su küre
HİNTERLAND: Bir limanın çevresiyle olan ulaşım bağlantısı
HÖRGÜÇ KAYA: Buzul aşındırmasıyla oluşan deve sırtına benzer kaya
HARİTA: Yeryüzünün ya da bir parçanın belli bir orana göre küçültülerek düzlem üstüne çizilen taslağı.

-I-

ILIMAN KUŞAK: Kuzey Yarımkürede 30° ile 68° enlemleri arasında, Güney Yarımkürede 24° ile 48° enlemleri arasında uzanan iklim kuşağı.
ISI: Maddeleri oluşturan atom veya moleküllerin kinetik enerjilerinin seviyesinde görünen enerji türüne verilen isim.
ISINMA ISISI: Bir maddenin bir gram veya bir molünün sıcaklığının 1oC yükseltmek için gerekli ısı.
IŞIMA: Yeryüzünün,  güneşten aldığı ısıyı geri vermesi.

-İ-

İÇ DENİZ: Okyanuslara boğazlar aracılığıyla  bağlanan kara içlerine sokulmuş denizler.
İÇME: İçerdiği minerallerden dolayı şifalı olan kaynaklar.
İÇMECE: Çeşitli mineralleri bünyesinde eriyik halinde bulunduran ve içildiğinde çeşitli hastalıklara i gelen kaynak suları.
İZOHİPS: Eş yükselti eğrisi.
İZOTERM: Eş sıcaklık eğrisi.
İSKAN: Yerleşme.
İĞNE YAPRAKLI ORMAN: Yaprakları iğne şeklinde olan çam, köknar, ladin, sarıçam gibi ağaçlardan oluşan orman
İHRACAT: Dış satım. Bir ülkenin ürettiği malları dışarıya satması.
İMALAT: Çeşitli malların üretilmesi işlemi.
İSTİHDAM: İnsanlara çeşitli sektörlerde iş verilmesi.
İTHALAT: Dış alım. Bir ülkenin dışardan mal alması.
İNLANDSİS: Karalar üzerinde yayılan örtü buzulu.
İZOBAT: Eş derinlik eğrisi.
İZOYET: Eş yağış eğrisi.


-J-

JEOMORFOLOJİ: Yer şekli bilimi.
JEOTERMAL: Sıcak su buharı.
JİPS: Beyaz renkli, tırnakla çizilebilen kimyasal tortul bir taŞş çeşiti.
JEOLOJİ: Yer bilimi, Yer kabuğunun yapısını evrelerini ve bileşimini inceler.
JEOPOLİTİK: Coğrafi konumun uluslararası etkilerini inceleyen ve bundan sonuçlar çıkartan bilim dalı.
JEOTERMAL ENERJİ: Yerkabuğunun derinliklerinden gelen sıcak suların değerlendirilmesi ile elde edilen elektrik enerjisi.

-K-

KABA TARIM:  Nadas yönteminin yaygın olarak tercih edildiği tarım yöntemi.
KALDERA:  Volkan konisinin çökmesi veya patlaması ile meydana gelen geniş çukurluk.
KANYON: Derin, dik yamaçlı ve taraçalı vadi.
KANYON VADİ: Kalker gibi dirençli ve çatlaklı taşlar içinde, akarsuyun derinlemesine aşındırmasıyla oluşur.
KAPALI HAVZA: Sularını denizlere kadar ulaştıramayan akarsular.
KALDERA: Volkan konilerinin patlaması ile oluşan çukurluklar.
KALKER: Kireç taşı.
KAPLICA: Fay hatlarından yerkabuğunun derinliklerindeki sıcak suların yeryüzüne çıktığı kaynak.
KABARTMA YÖNTEMİ: Kabartma yöntemi ile yapılan haritalarda, yükseltiler belli oranlarda gösterilişi.
KIBLE: Akdeniz bölgesinde nemli ve sıcak, iç kesimlerde ise, kuru ve sıcak olarak eseN rüzgar.
KIRÇ: Soğuk havalarda zeminin aşırı şekilde soğuması ile havadaki su buharının soğuyan zeminler, özellikle telgraf ve elektrik telleri ve direkler, ağaçların dalları üzerine yoğuşarak buz halini alması.
KIRGIBAYIR: Şiddetli yağmurların oluşturduğu selinti suları, bitki örtüsünün bulunmadığı ve kolay aşınabilen arazileri aşındırır. Bunun sonucunda, arazi yüzeyi girintili çıkıntılı olan görüntü.
KÜKÜRT: Sarı bir renge sahip element.
KROKİ: Bir yerin kuşbakışı görünümü.
KIRAĞI: Havanın bulutsuz ve durgun olduğu gece esnasında aşırı olarak soğuyan bitki  yüzeyler üzerinde havadaki nemin ince buz parçacıkları halinde yoğuşması ve beyaz bir görünüm alması.
KESİŞME: 30° enlemi çevresindeki dinamik Y.B.'ın etkisi sonucu oluşan rüzgar.
KARASAL İKLİM: Deniz etkisinden uzak, kara içlerinde görülen iklim.
KAYNAK: Yeraltı sularının kendiliğinden yeryüzüne çıktığı yer.
KESİR ÖLÇEK: Haritalardaki küçültme oranını basit kesirle ifade eden ölçek türüdür.
KARAYEL: Balkanlardaki Y.B. ve Basra körfezindeki A.B. sonucu oluşan rüzgar.
KLİMATOLOJİ: İklim bilimi.
KAPIZ:Toroslarda dar ve derin vadi, kanyon.
KIRMIZI TOPRAKLAR: Akdeniz ikliminin egemen olduğu bölgelerde kızılçam ve maki örtüsü altında gelişen topraklardır.
KIYI SET GÖLÜ: Deniz akıntılarının oluşturduğu kıyı kordonlarının koyların önünü kapatmasıyla oluşan sığ göller.
KITA SAHANLIĞI: Deniz kıyısında 200 m derinliğe kadar olan sahalara verilen isim.
KİNETİK ENERJİ: Cisimlerin hareketinden dolayı sahip olduğu enerji..
KIRMIZI TOPRAKLAR: Akdeniz ikliminin egemen olduğu bölgelerde kızılçam ve maki örtüsü altında gelişen topraklar.
KIYI SET GÖLÜ: Deniz akıntılarının oluşturduğu kıyı kordonlarının koyların önünü kapatmasıyla oluşan sığ göller.
KITA SAHANLIĞI: Deniz kıyısında 200 m derinliğe kadar olan sahalara verilen isim.
KİNETİK ENERJİ: Cisimlerin hareketinden dolayı sahip olduğu enerji.
KISTAK: Bir yarımadayı karaya bağlayan, iki yanı su ile çevrili dar kara parçası.
KLİMATİZM: İklimden faydalanmaya dayalı turizm.
KRATER: Yanardağın huni şeklindeki ağzı.
KİMYASAL ÇÖZÜLME: Kimyasal reaksiyonlar suya ihtiyaç duyduğunda ve sıcaklık reaksiyonu hızlandırdığından, sıcak ve nemli bölgelerde yaygın olan çözülme şekli.
KONUM: Herhangi bir yerin dünya üzerinde bulunduğu yer.
KÖRFEZ: Denizin karaya doğru sokulmuş bölümü.

-L-

LAGÜN: Deniz kulağı.
LADİN: Kuzey Yarımküre soğuk bölgelerinde yetişen ve her zaman yeşil kalan bir ağaç türü.
LAPYA: Kalkerli yamaçlarda yağmur ve kar sularının yüzeyi eriterek açtıkları küçük oluklar.
LATERİTLER: Sıcak ve nemli bölge toprakları.
LEJAND: Haritaların açıklama anahtarı.
LİMNOLOJİ: Coğrafyanın gölleri inceleyen bilim dalı.
LİTOSFER: Taş küre.
LAV: Volkanizma sırasında yanardağ zirvesinden çıkan sıcak madde.
LİMAN: Gemilerin karaya yanaşarak yük ya da yolcu alıp verdikleri dalgalara karşı korunaklı kıyı.

-M-

MAGMA: Volkanik bölgelerde mağmadan gelen gazların patlamasıyla yüzeydeki kütlenin parçalanması sonucu oluşan çukurluk alanlar.
MAAR: Volkanik bölgelerde mağmadan gelen gazların patlamasıyla yüzeydeki kütlenin parçalanması sonucu oluşan çukurluk.
MADDE: Kütlesi ve hacmi olan evrende yer işgal eden cisimler.
MAĞARA: Kalkerli arazilerde yer altı sularının kimyasal aşındırması ile oluşan yeraltındaki boşluklar.
MANTARKAYA: Rüzgarlar sürükledikleri veya savurdukları taneleri yüzeylere çarparak aşındırması ile oluşan kaya şekili.
MAKİ : Akdeniz ikliminin bitki topluluğu.
MENDERES:  Akarsuyun büklüm yaparak akması.
MERA: Hayvan otlatılan yer.
MANDIRA: Çeşitli hayvan türlerinin modern usullerle beslenerek hayvansal ürünlerin elde edildiği yer.
METALURJİ: Maetalleri işleyen sanayi kolu
METEOR ( Göktaşı ): Uzaydan dünya’ nın yüzeyine düşen kütle
MONOKÜLTÜR: Tek bir çeşit tarım ürününün geniş alanlarda üretilmesi, tek ürüne dayalı tarım.
MOREN: Buzul taş.
MİKRO KLİMA:Küçük iklim bölgeleri.

-N-

NADAS: Sürüldükten sonra birkaç yıl dinlendirilen tarla.
NEBKA: Büyük Sahra çölünde yer yer engele takılarak yığılmış kum tepeciklerine verilen ad.
NEHİR: Akarsuların büyüğüne verilen ad.
NARENCİYE: Turunçgiller.
NEMLİ İKLİM: Yağışın buharlaşmadan çok olduğu iklim.
NÜFUS: Belirli bir nüfus sayımı gününde bir bölgede bulunan insanların sayısı.
NÜFUS COĞRAFYASI: İnsanların yeryüzündeki dağılışlarını inceleyen, türlü yönleriyle açıklamaya çalışan coğrafya kolu.
NÜFUS HAREKETLERİ: Nüfusun doğal, toplumsal değişmeleri.
NÜFUS HARİTALARI: Dünya'nın bütününde ya da bir bölümündeki nüfusun dağılışı ve özellikleri hakkında bilgi veren haritalar.

-O-

OBRUK: Karstik kayaçlardaki derin doğal kuyular.
OROJENEZ : Dağ oluşumu.
OBA: Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaygın olarak görülen geçici kır yerleşmesi.
OZON TABAKASI: Atmosferin 20 – 25 yükseğinde yeralan ve morötesi ışınların büyük kısmını tutan tabaka.
ORMAN ÜST SINIRI: Ormanların yetişebildiği en yüksek sınır.

-Ö-

ÖZEL HARİTALAR: Belirli bir konu için hazırlanmış haritalar.
ÖZEL KONUM: Herhangi bir yerin kıtalara, denizlere, boğazlara vb. yerlere olan uzaklığı.
ÖRTÜ BUZULU: Çok geniş alanlara yayılan, kilometrelerce alan kaplayan buzul türü.

-P-

PLANKTON:Deniz suyuyla sürüklenen canlı kalıntıları.
POLAR HAVA: Kutuplara yakın bölgelerin soğuk havası.
POLEN: Bitkilerin çiçeklerinden çıkan toz şeklindeki tohum.
POTAMOLOJİ:Coğrafyanın akarsuları inceleyen bilim dalı.
PROFİL: Dış uzanış, dış görünüş.
PEDOLOJİ: Toprak bilimi.
PEKİŞME: Yer kabuğunun sertleşmiş, esnekliği azalıp, kırılgan olmuş durumu.
PENEPLEN: Uzun süren aşınmalar, yontul maar sonunda yer kabartılarının sinerek bel olan yarı düz, dalga uca bir yeryüzüne  verilen ad.
PERİ BACASI: Özellikle volkan tüflerinin yaygın olarak  bulunduğu vadi ve platoların yamaçlarında sel sularının aşındırması ile oluşan özel yeryüzü şekilleri.
PERTAVSIZ: Büyüteç.
PETROGRAFİ: Taş bilimi.
PINAR: Bir şehir kent, köyde, herhangi bir yerde kaynaktan getirilmiş suyun arınması için yapılmış yer.
PLAJ: Denizin kumluk yeri.
PLATO: Türlü dillere üstü düz bir yeryüzü biçimi terimi olarak girmiş, yüksek düzlükler.
PODZOL TOPRAKLAR: Tayga adı verilen iğne yapraklı orman örtüsü altında oluşan, soğuk ve nemli bölge toprakları.
POLYE: Karstik bölgelerde kireçtaşlarının çözülmesiyle ortaya çıkan düzlük ova.
POYRAZ: Kuzey doğudan esen sert yel.
PSÖDOMAKİ: Ormanların tahrip edilmesiyle ortaya çıkmış çalı şeklinde kısa boylu orman kalıntıları.
PUSULA: Yön bulmaya yarayan bir araç.

-R-

RAKIM: Deniz seviyesinden yükseklik.
REG: Büyük Sahra Çölünün kuzeyideki ovalara verilen isim.
REKOLTE:Bir arazide ekilen üründen elde edilen yıllık toplam tarımsal üretim.
RELİEF: Yer şekli.
RESİF: Deniz yüzüne çıkmış mercan kayalar.
RADYASYON: Işıma.
RAFİNERİ: Petrol arıtma tesisi.
RAFTİNG: Akım hızı yüksek akarsular üzerinde şişme botlarla takım halinde yapılan spor.
RAMPA: Yokuş.
RATIP İKLİM: Nemli İklim.
REAKSİYON: Tepki.
REFERANS: Başlama noktası.
RELATİF NEM: Bağıl nem.
RENDZİNA: Humuslu, karbonatlı toprak.
RESİFLİ KIYI: Mercan resiflerinin kıyılarda oluşturdukları özel bir kıyı tipidir.
REZERV: Bir maden bölgesinde çeşitli materyallerle karışık halde bulunduğu hesaplanan maden.
RİA KIYI TİPİ: Nispeten yüksek ve akarsularla derin bir şekilde yarılmış olan bir alanda,  sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipi.
RÖLYEF: Yer yüzünün kabarıklık, çukurluk biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki biçimleri.
RÜZGAR EROZYONU:Bitki örtüsünün olmadığı ya da cılız olduğu yerlerde toprağın rüzgarlarla yerinden kopartılarak taşınması.

-S-

SERA: Mevsim dışı sebze ve meyve yetiştirmek amacı ile yapılmış cam veya naylonla kapatılmış mekanlar.
SERA ETKİSİ: Atmosferdeki gazların güneşten gelen enerjiyi emmesi sonucu atmosfer sıcaklığının artırması.
SAĞANAK:Aniden bastıran şiddetli yağmur.
SAVAN:Ağaçlı bozır.
SICAKLIK TERSELMESİ:Özellikle çukur bölgelerde alçak yerlerin daha yüksek yerlere nazaran soğuk olduğu atmosfer olayı.
SABAN: Tarlayı ekilir duruma getirmek için toprağı sürmek, gevşetmek üzere kullanılan en eski ve önemli araç.
SAL: Suda yüzebilen türlü cisimlerin, çoğunca odun ve ağaçlardan yapılmış taşıt.
SAMAN: Taneleri alınmış, harmanda ufaltılmış tahıl sapları.
SAMANYOLU: Gökküreyi bir büyük daire boyunca saran milyarlarca yıldız ve gaz bulutundan oluşmuş donuk ışıklı kuşak.
SAMYELİ: Türkiye’ye güneyden ve buna çok yakın yönlerden esen sıcak, kuru, toz!u. sıkıcı, bitkileri kavuran bir yel.
SARKAN: Çöllerde rüzgarların taşıması ile kumulların hilal şeklini almış hali.
SARKIT: Mağaralar içinde, tavandan aşağı doğru büyüyerek sarkan damlataşları.
SARMAŞIK: Bir, ya da birkaç yıllık olan, başka bitkilere, başka yerlere sarılarak, tırmanarak duran bitkiler.
SARP: Çıkılması zor dik yamaç.
SAYDAM: Işığı geçiren madde
SEBZE: Çiğ, ya da pişmiş olarak insanın besin maddeleri arasında önemli yer tutan bitkiler.
SEKİ: Akarsuların çoğunun boyunda, her iki yakada görülen basamak biçimli yer şekilleri.
SEL: Dağların dik ya maçlarından düşercesine inen, bu sırada yolu boyundaki taşları, toprakları aşağılara indiren, geçtiği yerlere zarar getiren akarsu.
SOLSTİS: Gün dönümü ( 21 Haziran – 21 Aralık )
SONAR: Ses dalgaları ve yankı aracılığıyla su altındaki cisimlerin yerini saptayan aygıt.
SPEOLOJİ: Mağara bilimi.
SULUSEPKEN: Karla karışık kısmen donmuş yağmur.
SÜBVANSİYON: Devlet tarafından toplumun çeşitli kesimlerine yapılan maddi yardımlar.
SÜPERNOVA: Çok büyük bir yıldızın, güneşten milyarlaca kez daha güçlü bir parlamayla patlaması.
SİRK:Buz yalağı.
SİSMOLOJİ: Deprem bilimi.
SERAMİK: Killi toprakların şekillendirilerek yüksek sıcaklıkta pişir ilmesi ile yapılan eşyalar.
SERHAT ŞEHRİ: Komşu ülke ile sınırı olan il.
SET GÖLLERİ: Çöküntü çukurlarının, vadilerin ya da koyların önünün bir setle kapatılması sonucu oluşan göllerdir.
SICAKLIK: Bir maddenin moleküllerinin ortalama kinetik enerjilerinin ölçüsü olan nicelik.
SIĞ DENİZ: Kıyı boyundan -200 metre derinliğe kadar uzanan, bu uzanışı ile karaların çevresini türlü genişlikte çeviren az derin denizler.
SINIR: Türlü coğrafya varlıklarının birbirinden ayrıldığı yer.
SIRADAĞ: Araların da uzunlama vadilerin sıralandığı boylu boyunca uzanan doruklu dağlar.
SIRT: İki akarsu vadisini birbirinden ayıran ve birbirine ters yönde eğimli yüzeyleri birleştiren yeryüzü şekli.
SIZINTI: Bir sıvının bir yerden başka bir yere sızması.
SİAL: Yer kabuğunun dış örtüsüne verilen ad.
SİMA:Yer kabuğunun üst örtüsü olan sial’in altındaki kat.
SİS: Yere değmiş bulunan bir çeşit bulut.
SİYASİ HARİTA: Ülke sınırlarını gösteren harita
SKYER: Buzul aşındırması ve biriktirmesi ile oluşmuş yerlerin sular altında kalması ile ortaya çıkan kıyı.
SONDAJ: Yer altında maden ya da su aramak maksadıyla kuyu açma işlemi.
SOSYOLOJİ: Toplum bilimi.
SPELEOLOJİ: Mağara bilimi.
SU: İki hacim hidrojen ile bir hacim oksijenden oluşmuş bulunan madde.
SU KÜRE: Yer yuvarlağının üzerini geniş ölçüde örten sular.
SU YATAĞI: Akarsuyun yolu boyunca aktığı yatak.

-Ş-

ŞEBEKE: Bir akarsuyun kolları ile birlikte uzanışı.
ŞELALE: Akarsuların yüksek bir yerden dökülüp aktıkları yer.
ŞELF: Denizlerin 200 m’ ye kadar olan sığ yerleri.
ŞİST: Yüksek sıcaklık ve basıncın etkisi ile yapraklaşmış kiltaşı.

-T-

TABAN SEVİYESİ:Akarsuların deniz, okyanus ve göle döküldüğü en alçak seviye.
TABAKA KAYNAĞI: Geçirimli tabakaların topoğrafya yüzeyi ile kesiştikleri yerden suların yüzeye çıkmasıyla oluşan kaynak.
TAKKE BUZULU: Dağların bütün yamaçlarını kuşatan buzul türü.
TALVEG: Akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren çizgi.
TARAÇA: Seki.
TARAMA YÖNTEMİ: Tarama yöntemi ile yapılan haritalarda, yer şekilleri kısa, kalın, sık ya da ince, uzun, seyrek çizgilerle taranmış olarak gösterilir.
TARIM: Toprağa ekip biçme ve dikme etkinlikleri.
TAŞ EV: Arazinin dağınık olduğu yerlerde taşın, yapı malzemesi olarak kullanıldığı evler.
TAYGA: Sibirya’da iğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar.
TEKTONİK: Yerkabuğunun türlü yapıları ile buna neden olan olayları açıklayan bilim kolu.
TEKTONİK GÖL: Yerkabuğunun tektonik hareketleri sırasında oluşan çanaklardaki göller.
TELEFERİK: Özellikle dağ zirvelerine ya da derin vadilerin her iki yanına ulaşmak için çelik halatlara asılı olarak hareket eden araç.
TERMİK ENERJİ: Çeşidi enerji kaynaklarının yakılarak ya da yeraltından çıkan sıcak suyun değerlendirilmesiyle elde edilen enerji
TERMOMETRE: Sıcaklık ölçümü için kullanılan alet.
TERRA ROSSA: Akdeniz iklim bölgesinde kalkerli arazilerde oluşan kırmızı topraklar.
 TOMBOLO: Kıyı oku ile açıktaki bir adanın karaya bağlanması ile ortaya çıkan şekil.
TABAN SUYU:Yer altı suyu.
TAN VAKTİ:Güneşin doğuş anı, gün ağarması.
TENÖR:Maden cevheri içindeki saf metal oranı.
TERMALİZM:Şifalı sulardan faydalanmaya dayalı turizm.
TSUNAMİ: Deprem dalgası.
TURBALIK:Tabanında çürümüş bitki artıklarından bir katmanın bulunduğu bataklık.
TURFANDA:Mevsim başında ilk yetişen meyve veya sebze.
TUNDRA: Kutuplara yakın bölgelerde görülen iklim türü ve bitki örtüsü.

-U-

UZAY MEKİĞİ : Uzaya bir roketin sırtında fırlatılan ve insan taşıyan taşıt.
UVALA: Dolinden daha geniş karstik çukur genişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük çukurluklar.
UYDU: Gezegenlerin çevresindeki dönen gök cisimleri.

-Ü-

ÜLKE: Bir devletin idaresi altındaki topraklar.
ÜLKE COĞRAFYASI: Yeryüzündeki türlü yerlerin olayları ile coğrafya bakımından özelliğini araştıran coğrafya.

-V-

VADİ: Akarsu aşındırması ile oluşan ve tabanında akarsu yatağının ve akarsuyun yerleştiği, sürekli iniş gösteren oluk.
VADİ BRİZİ: Vadi yeli.
VADİ BUZULU: Sürekli beslenerek sirkten taşan ve vadi boyunca aşağı hareket eden buzul türü.
VADİ KAYNAĞI: Yeraltına sızan suların bulunduğu tabakanın bir vadi tarafından kesilmesi ile oluşan kaynak.
VADİ TABANI: Akarsuyun içine yerleştiği vadinin en alçak kesimindeki düzlükler.
VİYADÜK: Bir ırmak yada vadi üzerinden geçiş sağlayan yüksek kara yada demiryolu köprüsü.
VAHA: Çölün su bulunan bölümlerindeki yerleşim alanı.
VAHŞİ HAYVAN: Yaban hayvanı.
VOLKANİZMA: Yerin içinde kızgın bir durumdaki sıvı, gaz ve ya katı maddelerin, yerlerinden ayrılarak püskürtüldüğü her türlü olayI.
VEJETASYON: Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü.
VENÜS: Çoban yıldızı.
VERİMLİ: İyi ürün alınan tarla.
VERSAN: Bir bölgenin, her hangi bir yana doğru eğikliğini, o yana doğru olan akma yeri.
VERTİSOL: Kilce zengin yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak.
VAKLÜZ: Karstik arazide görülen kaynak.
VOLKAN: Magmanın yer yüzüne çıkması ile oluşmuş koni şeklindeki yanardağ.
VOLKAN BACASI: Magmanın yeryüzüne ulaşıncaya kadar geçtiği yol.
VOLKAN KONİSİ: Lav, kül, volkan bombası gibi volkanik maddelerin üst üste yığılması ile oluşan koni biçimli yükselti.
VOLKAN KÜKÜ: Gaz püskürmeleri sırasında oluşan, basınçlı volkan bacasından çıkan küçük taneli malzeme.
VOLKANİK GÖL: Volkanik patlamalar ile oluşan çanakcıklardaki birikintiler.
VOLT: Potansiyel fark.
VOLTMETRE: Potansiyel farkı ölçen alet.

-Y-

YAĞIŞ REJİMİ: Yağışların bir yıl boyunca mevsimlere veya aylara göre dağılışı.
YENİAY: Ay ın dünyadan görülen yüzünün tümüyle karanlık olması.
YOĞUNLAŞMA: Su buharının sıvıya dönüşme süreci.
YÖRÜNGE: Bir gökcisminin başka bir gök cisminin çevresinde dolanırken izlediği yol.
YABANCIL: İnsan bakımı yönünden ve yetiştirmeden uzak kalmış bitki ve insana alışmamış hayvan.
YAĞIŞ: Havadaki su buharının yoğunlaşmadan sonra, gerek sıvı, gerek katı olarak yeryüzüne düşmesi olayı.
YAMAÇ: Yeryüzündeki eğimli yüzeyler.
YAĞLI BİTKİLER: Yağ elde edilen, bunun için yetiştirilen bitkiler.
YAĞMUR: Bulutların su damlacıkları birbirine bilişerek havanın dayanmasını yenecek kadar büyüyünce düşmeye başlar, böylece yağmur belirmiş olur.
YAKIT: Isı elde etmek için evlerde ya da çalışma yerlerinde, fabrikalarda yakılan maddeler.
YALINOVA: Çöllerde görülen, aşınmaların İleri gittiği düzce, fakat çok yeri kaya olan düzlükler.
YALITKAN:  Ses, ısı ve elektriği iletmeyen.
YALIYAR: Falez.
YAMAÇ BUZULU: İkinci dereceden ve İyi gelişmemiş buzul.
YANARDAĞ: Yeryüzüne çıktığı yerde oluşan dağ.
YANARDAĞ DEPREMİ: Yanardağların belirmesi sırasında, yer kabuğunda görülen, sezilen sarsıntı.
YANARDAĞ KÜLÜ: Yanardağların yakın ve uzak çevrelerine fırlattıkları ince, katı parçacıklar.
YANARDAĞ PATLAMASI: Yanardağların patlar şekilde canlılık göstermeleri olayı.
YAPAĞI: Koyun yünü..
YAPAY SET GÖLÜ: Akarsu vadisinin önünün yapay bir setle kapatılması ile oluşan baraj gölleri.
YAPRAK: Gelişmiş bitkilerde görülen bir bitki organı.
YAR: Deniz, göl kıyılarında, dimdik yüksek yerler.
YARDANG: Kil, marn, kumtaşı gibi sert olmayan, kolay aşınabilen taşların süpürülmüş inden doğmuş İnce uzun yarıntı.
YARI ALPİN ÇAYIR: Bazı bozkır bitkilerinin bulunduğu ve yaz sonunda kuruyan ot topluluğu.
YARIMADA: Üç tarafı sularla çevrili denize doğru sokulmuş kara parçası.
YARIMKÜRE: Yer yuvarlağının yarısı. Kuzey yarımküresi, güney yarımküresi.
YAYLA: Yaz döneminde ha otlatmak, tarım yapmak ya da dinlenmek üzere çevresine göre yüksek yerlerde yapılan geçici yerleşmeler.
YEL:Rüzgar.
YENGEÇ DÖNENCESİ: Kuzey Yarım Kürede Ekvatorun 23 kuzeyinden geçen enlem dairesi.
YONCA: Yem bitkisi olarak kullanılın bir tür bitki.
YOĞUNLAŞMA: Buharın sıvıya dönüşmesi. Bir maddenin gaz durumundan sıvı, ya da katı duruma geçişi.

-Z-

ZEMHERİ:Kara kış.
ZOOLOJİ: Hayvanları bütün yönleriyle inceleyen bilim dalı.
ZİBİL: Gübre.